çoğu melez. yani hem elektronik hem ayak marşı var. çin malı cub motorlarda bile var. sadece ayak marşı olsun derseniz yeni modellerden çok zor, eski mz jawa falan bakmanız lazım.

Çin malına çok sıcak bakmıyorum ama bi göz atarım. Kaç yıl geri gitmem lazım?

güncel modellerde de var kickstart (bkz: yamaha ybr 125) aküsü ölür diye koyuyolar

Bu iyi haber:)

250'lerde var mıdır?

cross modeller ve 125 cc modellerde olur genelde. büyük hacimli motorlarda kickstart pek mantıklı değil.

cbf 150 de kickstart yok ama, mobilet gibi koşup koşup çalıştırdığımı çok bilirim, daha eğlenceli tavsiye ederim.

Reyizin ilk motorunda vardı, ikinciyi bilmiyorum. 125cc değil galiba onlar.

Şu çift silindir mi mesela ?
cdn.playbuzz.com

once ne tip bir motosiklet istedigine karar ver. sonra o turdeki kickstartli modelleri arastirirsin. kiscstartli cross motor da var, mondial 125kt de var. bambaska tarzlar.

Cafe racer, chopper denilen türlerden istiyorum.

mondial 125kt tip olarak coppera benzer. cin motorudur. baslangic icin isini gorur. kickstart istiyorsun ama muhtemelen motosiklete basladiktan sonra motorun baska ozelliklerine dikkat etmeye baslarsin. o yuzden ilk etapta cok para gomme bence motora. kickstart normalde motorun yedek calistirma unitesi. el marsi calismadiginda ona yukleniyorsun. mondialde bir kac kere onla calistirmayi denemistim. ayagim kayip kaval kemigimi kickkoluna vurmuslugum da cok. bana bas belasi gibi gelioyor o kol.

ben 5650 kullaniyorum 2 yildir gayet memnunum

ttnet abonesi iseniz şu aralar bedava dağıtıyorlar.

biraz erken olmuş sanki. biz martta nişanlanmıştık mart sonuna doğru hazırlıklara başladık haziranın ortasında da evlendik.

bir sene önceden bile başlayan var, bildiklerimin geneli de böyle.

Dugun otelde falan yapilacaksa ve yaz dugunuyse 1 sene onceden bile basliyor yer kalmadigindan dolayi

Kasim dugunu icin martta hazirliklara basladik. Otel va ayarlandi, belediyeden ise istedigimiz gunu eylul'de alamadik, baska belediyeye gittik

bizim nişan nikah arası 3 ay surdu. o da yani yok tatildi yok bayramdı denk gelmesin diye.

erken kalkan erken yol alır. ben mesela 2 haftada bitirdim hazırlıkları. çok zorlandık, bazı şeyler istediğimiz gibi olmadı.

marka, model ve yıla göre değişir. 100 bin liralık ithal bir araçta 2-3 bine kadar kabul edilebilirken 20 binlik 2000 model bir araçta bin lira üstü büyük sıkıntı demektir.

markasına göre değişir.

üst sınıf bir arabada hasara bağlı olarak 10-15 bine kadar tolerans gösterebilirim airbaglerin açılmamış olması ve şasede herhangi bir oynama olmamış olmaması şartıyla.

istediğiniz marka/model/yıl/km/donanım ile açıklayabilirsiniz. kriterleri yazmadım ki cevaplar çok sınırlı olmasın.

ust sinif arabalardaki tolerans sinir 10-15 olabilir cunku adam sanayiye degil kendi servisine goturuyor haliyle faturadaki hersey daha pahali hallediliyor, biraz abartiliyor yani sonucta

benim pek kafama yatmadı fabrika hatası olduğu. bence rapor isteyin, volkswagen onaylarsa 'fabrika hatası' diye, tamir edilse de oldur kapı çok da önemli bir parça değil. şahsen bu yolu izlerdim.

araci galeriden cikaran kisi daha ilk surusunde arabanin icindeyken iceriden otomatik kitleme yapan aracin surekli tikirt tikirt ve bir daha tikirt tikirt yaparak arabayi kitledigini sanmis, aslinda bir gariplik oldugunu sezmisler ancak bu aracin da tarzi boyle herhalde deyip niye oyle cifter cifter tikirt sesi geldigini sorgulamamislar, ayrica tum kapilar kapaniyor mu diye kontrol de etmemisler maalesef.

aracin surekli kullanicisi ben olacagim icin araca ilk bindigim anda o tikirt tikirttan iskillendim zaten, daha sonrasinda araci park ederken tum kapilari kontrol ettigimde o kapinin kilitlenmedigini gordum.

siz sunu mu demek istiyorsunuz?: arac fabrikadan cikista degil de galeri de mi bozulmus olabilir, veya kullanici olarak biz mi bozmus olabiliriz?

rapor isteyin dediginiz sey nedir bilemedim; ancak, arac galeriye ulastiginda bizi aradilar, araciniz geldi testleri yapilacak diye, sonra da teslim ettiler, bu yapilan testler kapilar kontrol edilmiyor mu acaba?

ben de basta "garantisi yapar zaten" diye dusunuyordum, hatta o sekilde aradim konustum da servisle ancak sonrasinda arkadaslarima, ese dosta konuyu anlattikca bi arkadasim israrla degistirtmem gerektigini soyluyor, "sifir araba oyle bir hatayla gelemez"mis. "o arac bize sifir gibi soylenip aslinda baska bir yerin teshir araci olabilirmis" ve "bu teshir esnasinda inip binen insanlar bozmus olabilirmis" gibi iddialari var.

sıfır araçlar boyalı bile gelebiliyor. orada değişecek olan kapı kilidi mekanizmasıdır ki 1 saatlik falan bir işçilik. araç değişimi yapmazlar bunun için.

Kapının kilidinin çalışmıyor olması normal. 3 yıl önce aracım 500 km bile değilken bagaj kilidi takılı kaldı ve bagaj kapanmıyordu. Aradım yol yardımı, geldiler arabayı servise bıraktık bizi de eve bıraktılar. Ertesi sabah aradılar, "hatalı kilit de olabilir ya da havalar çok soğuk yağ mekanizması donmuş olabili"r dediler. Almanya'dan yeni kilit mekanizması gelecek, yetişirse öğleden sonraya teslim ederiz dediler.Teşekkür edip acele etmeye gerek olmadığını söyledim. Zaten öğleden sonraya yetişmedi. Ertesi gün sabah 10 gibi aradılar "gelip alabilirsiniz diye. Arabayı mis gibi temizlemişler üstüne de daha sonra kullanmak için ayrıntılı iç dış temizlik (350 tl değerinde) fişi hediye ettiler.

söylemek istediğim, bu tür ufak arızalar oluyor. Bırakın bunları, aracınızın tadının çıkarın.

arabanızı gerçek bir sıfır araba ile değiştirmelerini söyleyin. kapının bozuk olması ne demek abi? az para da değiller yani bu arabalar. ben olsam kesinlikle teslim almazdım. ya da hatırı sayılır bir indirim alırdım.

Ayipsiz sifir bir arabayla degisim isteme hakkiniz var. Tuketicinin korunmasi hakkinda kanun ayipli ifa kismina bakin (10. Maddelerde olmali) 4 secimlik hakkiniz var: bedelde indirim, ayipsiz bir misliyle degistirme, sozlesmeden donme ve ucretsiz onarim.

değiştirmezler pas lekeleri olan araca pasta cila yaptılar gönderdiler. doğuş hayatta değiştirmez.. yatak sarsa blok patlatsa kol çıkarsa hatta daha bayii den çıkmadan araba patlasa değiştirmezler... ancak bakımı ücretsiz yapın bari diyebilirsiniz.

tam olarak son söylediğiniz şeyden bahsediyorum. fabrika bünyesinde yapılan işlemlerde böyle hata olma ihtimali düşük. belki taşıma esnasında, belki doğuş bünyesindeyken bir şey geldiğinden şüpheleniyorum ben. çünkü artık arabaları insanlar üretmiyor, makineler üretiyor. belki satıcı şöyle bir şov yapmaya çalıştı da sebep oldu?

www.youtube.com

rapordan kastım, bu arızanın sebebini öğrenin hem içiniz rahat eder. yani 'kilit mekanizmasının x parçasının y ekseninin 3 mm hatalı üretimi sebebiyle, z hatalı montajı sebebiyle' derlerse hiç problem değil. ama 'bu hasar darbe görmeden zorlama olmadan olacak bir şey değil' derlerse, hakkınızı arayın.

olaya çok çok hakim olmamakla beraber, özellikle otomobil ithalatçıları bu tarz ya da çok daha büyük sıkıntılarla alakalı olarak tahmin edemeyeceğiniz kadar çok çamura yatabiliyorlar. mantıken aracı değiştirmeleri gerekli, bu kadar küçük bir şey bile olsa ancak; zorlarsanız ücretsiz bakım vs. hediyeler alabilirsiniz firmadan. lütfen bu işin peşini bırakmayınız bunların anladığı dil bu.

ne kadar rezil olduğuna bağlı, yayınlanabilir. çok rezilse at. doğruluğunu araştırıp sözlük yoluyla sana ulaşırlar hemen kdlhşdfh x bey/hanım kusurumuza bakmayın bilmemne. hep öyle oluyor sonra rezaleti yazan siliyor..

küfür müfür ettilerse aç hacı, biraz eğlenelim. bugünlerde çok sakin sözlük, gerçek bir rezalete ihtiyacımız var...

ancak sanıyorum görüşmeyi karşı taraftan habersiz kaydedip yaymak suç oluyor.

Konusmayi kaydettiginizi soylemeniz gerekiyordu bence de. Yoksa suc olabilir.

kendileri de kaydediyor ya zaten o sayılmıyor mu?

kendileri kaydetmeden önce kalite "standartlarımız gereği" "hizmet kalitemizi yükseltmek adına" vb girişle "görüşmelerimiz kayıt altına alınacaktır" diye uyarıyorlar.

yayınlamanın suç olup olmadığını bilmiyorum ama o ses kaydıyla mahkemeye gidersen delil olmuyor.

onların tuttuğu kayıtları savcılık yoluyla alabiliyorsun diye biliyorum, bir avukata danış.

youtu.be

dün sormuştum da bi allahım kulu cevap vermemişti. teşekkür ederim.

Severim. İlk para vererek aldığım oyun Minecraft. Creeper ve büyücüyle karşılaşmak en büyük korkularımdan. Minecraft'a ek olarak bir zamanlar Don't Starve da oynuyordum.

sherlock, the long dark edin o zaman mutlaka.

survival oyun tarzında (bkz: frictional games)'in oyunlarını tek geçerim.

ben de severim. dont starve oynuyorum şu anda.

zombili oyunlarda aniden çıkan yaratık ibneliği var. yoksa korkmuyorum. aniden çıkınca korkuyorum ama.

zombieu, the long dark, alien, don't starve. stealth-survivor oynamaktan büyük zevk alıyormuşum görüldüğü gibi.

H1z1 i hoşuma gitti şu ara 2 günde 3 4 saat oynadım benim için büyük zaman dilimi

Kaç gündür Don't Starve oynuyorum, onda bile ölüp ölüp dirildim. Kim bilir diğerleri nasıldır. The Long Dark'ı çok övdüler satın aldım ancak henüz başlayamadım. Bir de Sunless Sea diye ilginç birşey var, ona kesin göz atın.

Kalın sağlıcaklan.

Seni der meister'a yonlendiriyorum. Bir de vitamin yaziyorum.

Bende olmuyor ayak el onemli tabii ama o kadar da degil.

oluyor. ayak çok önemli. nice porno aktrislerini kısa listemden siliyorum bu yüzden.

bende de var bu. eller ve ayaklar cok önemli. hastalık galiba. -podophobia diye adı da varmış.

@der meister görürse uğrasın pls.
@cemiyetin ... porno olsa iyi, uzun süren ilişkide aylar sonra ayağıyla tanıştığın kişiden aniden soğumak ve ona bunu açıklayamamak ayıp kaçıyor bir yerde. :/

Hoşlandığım değil de sevdiğim kişinin ayaklarını ekstra seviyorum ben. Sevimli geliyor ayağı, dizi, parmakları falan bilmiyorum :D

bir ayakta 6 parmagi olsa bi soguma olabilir de, öbür türlü farketmez.

dışardan daha yeni geldim, üstüm başım kar buz hep. biraderle tepsiye binip kaydım. it gibi titriyorum. bu duyuruyu görünce içim ısındı, bütün buzlar çözüldü. mmm ayak.

benim oluyor, oldu. ayaklarını beğenmediğim biriyle birlikte olamam. bunu "kısa boylu erkeklerden hoşlanmıyorum" tarzı bir kriter olarak bellemeyin, tercih değil bu. çok güzel kızlar gördüm, hatta şansım da oldu ama ayakları güzel değil diye dönüp bakmadım. bakamadım. haliyle şu yaşımda hala yalnız geziyorum. çünkü hem kız güzel olacak, hem ayakları güzel olacak, hem seni beğenecek... kaç insan becerebilir ki bunu? sen 3'ken, kriterin 10 olursa, kalırsın mal gibi.

yok abi ben yapamam. ayakları güzel değilse, her zaman eksik hissederim. gözüm dışarda olur. o yüzden, asla ve asla karşımdaki insana saygısızlık yapıp onun da başını yakmak istemem. aah ah.

Tırnaklarını düzgün kesmişse, mantarsızsa, dev çatlakları yoksa sorun olmaz.

bence bunlar hep fazla pornodan oluyor, kategorileri taramaya, begenmediginiz görüntüden digerine zıplamaya alısmıssınız. gerçek hayattan kopukluk gibi goruyorum.

@galandar kostumu, kardeş ayak fetişistleri genelde 8-10 yaşında başlar bunun sinyallerini vermeye ki bende de öyleydi, hatırlıyorum. haklısın, 9 yaşındayken çok porno izliyodum, ondan önem veriyorum ayak güzelliğinei.

gerçekten hoşlanıyorsam bir ayakta üç diğer ayakta 8 parmağı da olsa sıkıntı olmaz.

lakin öyle bir takıntısı olan biri benim ayaklarımı görse yıllarca aşk acısı çekmiş bile olsa o an terkeder beni.

@der meister, duskunlugun olabilir o normal. ama gerçek hayat kişilerini buna göre seçmek/elemek bence biraz şımarıklık gibi

hastalık ya da takıntı desek daha iyi bence, çünkü bundan ben de muzdaribim. herkes kapıma dizilmiş de ben reddediyorum gibi bir durum yok. ben de "herhangi biri"ni beğenebilmeyi çok isterim ama yok, insan kafasından silemiyor bunu. keşke her ayak fetişisti benim gibi olsa yahu, ben en azından "başkalarının da canını sıkmayayım" deyip kenara çekiliyorum. millet evleniyo, sevgili oluyo ama başkalarının ayaklarını kovalıyo. o daha kötü. ben efendi gibi yalnızım.

kadın erkek fark etmeksizin dominant bir ruhla ve aurayla kombine edilmiş güzel ayaklar ====>> valhalla'ya girmek.

ilgim sıfırlanmaz ama cinsel çekimin oluşmasında ayaklar etkili diyeyim.

isterse şımarıklık olsun olum ama ben burda der meister'a şımarık dedirtmem. adamın kriterleri var lan hanginizin bu kadar katı kriterleri var. hepimiz güya çok elitiz çok seçiciyiz ama güzel 2 meme gördük mü aklımız uçuyor, üç kuruş beyni olmayan kızlara haklısın tabii canım ayağı çekiyoruz(bilinçli yapmıyoruz o an, o an biz biz değiliz). bu adam aklını kaybetmeyen nadir insanlardan işte daha ne istiyorsunuz kriteri neyse ne sonuçta kriteri var ve taviz vermiyor.

böyle tanıdığım 2 insan vardı 2si de fıstık gibi hatunlarla -kaba tabirle liglerinin çok çok üstlerindeki kızlarla sevgili oldular kendilerini aşık ederek üstelik-.

kriter önemli saygı duyun.

@galandar pornoyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum çünkü @meister in dediği gibi eskiye dayanan bir şey bu.

"güzel ve estetik olanı seçmek" diyebiliriz buna. ey @galandar :) sen nasıl ki seçtiğin kişinin yüzüne vb yerine bakıyorsan bu da öyle bir şey. bu yüzden şımarıklık demek meseleye tam inememek demektir bence. aksi halde birini güzel bulmayıp sevgili olmamak da şımarıklık olur.

bence önemli kriter bunlar. önceki gün bi arkadaş renkli göz takıntısı olduğunu söylemişti.

bana kalırsa ayaklar güzel olmayacaksa 10 yıl yalnız gezeyim kabulümdür.

nissan 1.5 dci motor kullanıyor ki en iyi dizel motor bu desen kimse çok da karşı çıkmaz.

bir de yanlış bilmiyorsam renegade juke'un sınıfında olması lazım. qq üst sınıf olmalı.

Qashqai alma gözünü seveyim.

riski sevmeyen, düz adam takılan, genel-geçer her zaman iyidir dersen qq.

renegrade +1 demeye geldim.

"hayatta her şey istediğin gibi olmaz" bunu söylediğinde çok etkilenmiştim ve baktım hakikaten hiçbir şey istediğim gibi olmuyo mk. bu cümlesini hiç aklımdan çıkarmam.

babasızlığı.

soruya tam cevap olmamış gibi ama bunu aklımdan çıkarmamayı öğretti diyebilirim. onun dışında araba kullanmayı yüzmeyi bisiklete binmeyi ayakkabı bağlamayı bankacılık işlemlerini vs vs hangi birini sayalım :p (kendimi çok gerizekalı hissettim) shdjsj

hakkım için savaşmayı öğretti. hala hayatta dilerim upuzun bir ömrü olur. babam çok efendi adam. başkasını kırmamak için bazen kendinden feragat eder. ancak gördüm ki hayat artık bu efendiliği altedecek kadar güçlü. o yüzden bana savaşmayı öğretti. şimdi hakkım olanı elde etmek için insanları kırmadan mücadele ediyorum. onun iyi ama negatif olan yönü bana bunu verdi.

Araba sürmeyi öğretti, sayesinde iyi araba kullandığımı düşünüyorum. Çok hoşgörülü bir insandır, aşırı sabırlıdır, çocukken diş fırçalamaktan nefret ederdim hala diş fırçalarken babam gelir aklıma, dişlerim çürümesin diye çok uğraştı. Onun sayesinde huzurlu bir ortamda büyüdük, hiç küfür duymadım ağzından, çok sinirlenince beyinsiz der sadece, bize kullanmaz ama. Çok fazla örnek davranışı vardır babamın, genel olarak karakterinden örnek aldığım bir sürü şey var.

Benim babam fakir ve hasta bir insandı hep. Yani cebinde genelde parası olmazdı bunu çocukken bile çok iyi algılamıştım, ama 5 yaşlarında filanken dişim çok ağrıdığında evde ağlıyordum beni hastaneye götürüp dişimi çektirmişti, o gün de çok ağlamıştım. Yolda büfede ''Şirinler'' dergisi görüp işaret ettiğimi hatırlıyorum ve normalde biz annemizden babamızdan tek bir oyuncak bile istemeden büyümüştük ama o gün nasıl oldu babam o parayı buldu bilmiyorum ama bana o ''Şirinler'' dergisini almıştı. Bana maddi olarak çok fazla şey veremedi belki ama imkanı olsa verebileceğini, hiçbir şeyi esirgemeyeceğini o gün hissettirmişti, bu güzel duyguyu verdi bana.

Kendi işini kendin yapmazsan, birine emanet edersen nekadar yakın dostun bile olsa o işin istediğin gibi olmayacağını eksik olacağını öğretti.

O yüzden kimseye bir işimi emanaet edemem, etmek zorunda olusam da sonuçlarını kafamda tartarım.

Para biter ahbaplık biter sözünün çok doğru olduğunu öğretti.

Adaletli olmaı öğretti.

Ve kendisi biraz düşüncesiz olduğu için ben herzaman yaptığı davranışların sonuçlarını görerek düşünceli olmayı, karşımdakini baya düşünmeyi geliştirdim.

kimsenin malina tenezzul etmemeyi ve emanet de olsa kimsenin hic bir seyini almamayi.

eve geç geldiğim zamanlarda -küçükken- nedenini açıklarken bazen, arkadaşlarım ısrar etti, derdim. çok kızardı. geç kalmana kızmıyorum, kendi isteğinle bunu yapmadığın için kızıyorum, arkadaşların ısrar etmiş olabilir ama yapman gereken şeyleri sen belirle, istemediğin şeyleri yapma, derdi. sağolsun.

annem çok sabırsız olduğu için ve öğrenemediğim de uğraşamayacağım diye beni ağlattığı için örgü örmeyi de babannemden gördüğü kadarı ile babam öğretti.

defterlerimi de hep babamla kaplardık. sayfaları kırıştırmamayı, deftere kitaba özen göstermeyi, çantama onları, şirazesi çantanın altına denk gelecek şekilde yerleştirmeyi de babamdan öğrendim.

kitaba harcadığım paraya asla acımam gerektiğini, kendi işimi her zaman öncelikli olarak kendimin yapması gerektiğini, balık tutmayı, bisiklete binmeyi, ve daha saymakla bitmeyecek bir çok şeyi o öğreti.

bir de asla borçla ve taksitle bir şey almamayı öğretmeye çalışıyor ama taksitsiz bir şey alınır mı ya! Onu öğrenemiyorum.

Büyüklerin yaninda ayakları uzatarak oturmamayı.

Sukretmemeyi. Elimdekilerle yetinmemeyi, asla mutlu olamamayı öğretti.

"Erkeklerin yuzde 98 i aşık olmaz" dediydi. Yine de bir sey ogretmis sayilmaz bence.
nasil baba olunmaz onu ogretti.

Bir de hakkini yemiyim gitar ogretmeye calisti ama sevmemistim.

Nasıl bir baba olunmayacağını öğretti.
Nasıl erkek olunacağını öğretti.
Ne zaman durup ne zaman vurmak gerektiğini öğretti.
Her zaman umursamaz, mutlu olmayı öğretti.

karakter sahibi olmayı öğrenmeye çalıştım. daha az agresif olmayı da. bunlar bizzat öğretmediği, gerek genetik gerek de görerek benim kazanmaya çalıştığım şeyler. zaten küçüklükten beri huyumun benzediğini söylerler. bunun dışında dürüstlük gibi kendisinin tembihlediği pek çok şey var. hatta şöyle ki, söz dinleyen bir çocuk olduğum 'imamın dediğini yap' muhabbetindeki gibi bazen çelişiyoruz bu konuda. beni (kardeşimi de) fazla dürüst yetiştirdiklerini söylerim hep. bu konuda çok sıkıntı yaşasam da hiç şikayet etmedim. dünyanın en şanslı çocuklarından biriyim.

edit: araba kullanmak, yüzmek, kendini savunmak, isteklerinin peşinden gitmek, saygı sevgi gibi şeyleri saymıyorum.

İnsanın babasına bile guvenmemesi gerektiğini öğretti, sağolsun.

aktif ögreti olarak bisiklete binmeyi, ofsayti ve tavla oynamayi.

bilinçli olarak öğrettiği tek şey araba kullanmak sanırım. bir de kalecilik diyebilirim, sayesinde iyi kaleciydim.
sebep olduğu şeyler veya davranışları sebebiyle saygılı olmayı, oturmayı kalkmayı, insanlarla iyi iletişim kurmayı öğrendim diyebilirim. politikacıydı; o yüzden samimiyetsizliği, nabza göre şerbet vermeyi ve muhalefet olmayı da sayesinde öğrendim sayılır.

ha bi de, nasıl unuturum sanat müziğini öğretti, evde arabada hep sanat müziği dinlerdi; kulak aşinalığım çok ufakken başladı. belki de müziği sevmemde düşündüğümden daha çok payı vardır.

Bilgisayara olan ilgimi ondan kazandım. Buna karşın kendisi biraz pısırık ve alıngan biridir. Pısırıklığımı ondan almış olabilirim.

Ogluna nasilsin demenin onemini ogretti. Daha hic nasilsin bile demedi bana.


Iyi geceler kelimesi ne kadar manasiz olsa da ozenebilecegimi ogretti. Sadece 1-2 kez ben dedim diye sanada iyi geceler demisti cocukken.

Benim bir suru saglik sorunumun oldugunu ogretti.

Baba ile sohbet edilmeyecegini ogretti. Eve gelir susun der, tv izler kitap okur yatardi.

Dinin nasil yasanmayacagini ogretti. Namaz kilmadi diye dovulen evladin, ofkeden pencereden gok yuzune bir seyler firlatabilecegini ogretti.

elbette kimse mükemmel değil. ama buraya iyi şeylerini yazmak geliyor içimden.

yüzme öğretmesinin yanında deniz/sahil oyunları bonusu.
beni okulda rahatsız eden kıskanç kızın tekine haddini bildirmem için hangi noktaya nasıl vurmam gerektiğini öğretti.
resim öğretmenimin bile şaşırdığı şahane yaprak çizimini de o öğretti.
matematikle alakalı şeyleri de ilk ondan öğrendim. a'yı b'yi de.
25'li sayıları akıldan çarpma gibi şeyler ve 9 rakamıyla alakalı olan matematik oyunlarını da.
makasla kesmek yerine kağıtları cetvelle kesme işini de ondan öğrendim.
araba kullanmayı da her baba gibi o öğretti.
ve daha bir sürü gerekli gereksiz şeyi...

en onemlisi, 1. sinifa 5 yasinda basladigim halde, okula baslamadan okumayi ogretti. sonra da hicbir seyi oku ya da okuma diye zorlamadi.

5-6 yaslarimdan itibaren neyi merak etsem "gel dene oglum" diyerek tecrube etmemi sagladi. (kucaginda araba kullanmak, icki icmek vs...)

icki icmeyi ve araba kullanmayi ayrica ogretti.

fenerbahce ile tanistirdi.

comert olmayi ogretti. yani ben oyle oldugumu dusunuyorum. sevdigim insanlarlayken hicbir zaman parayla ilgili bir hesap yapmiyorum diye dusunuyorum.

bunlarin bazilarini birebir ogretmese de, ondan gorerek ya da taklit ederek yaptim.

bir de "bu aksam butun meyhanelerini dolastim istanbul'un" sarkisi var ondan ogrendigim. universiteden arkadaslariyla her icki ictiginde soyledigi.

"Ne yaparsan kendine yaparsın" evet bunu öğretti. bunu bir kez söylemişti sanırım bir sohbetimizde ama hiç unutmadım. ailemden hep uzakta yaşadım ve başka hiç bir şey öğretmedi ama bu yetti belki de, sağolsun, Allah uzun ömürler versin.

Bir de el atına binen tez iner demişti küçükken, hiç unutmam.

Kendi ayaklarımın üzerinde durmayı ve bağımsız olmayı, cinsiyetin yapılacak ve ulaşılacak herhangi bir şeye engel olmadığını, dürüst ve onurlu olmayı, haksızlıklara karşı durmayı, hedef koymayı ve başarmayı, hak eden insanlara ciddi emek, sevgi ve saygı göstermeyi, hak etmeyenleri de hayatımdan çıkarmayı öğretti. Bunları da ne sözle, ne de nasihatle yaptı. Davranışları ve cesaretlendirmesiyle öğretti.. Sanırım saati filan önemsemeden babamı arayacağım şimdi:)

gerçekten iyi bir insan olabilmeyi,
saygıyı, merhameti,
araba, silah kullanmayı
hamaratlığı
.
.
.

Hayatta nasıl başarısız olunacağını.

babama bile güvenmemeyi.

mühendis kendisi. ben de mühendis oldum. mühendis kafasını ondan aldım direkt. aşırı benziyoruz bu sebepten.
para alan emir alır, başkasının kulu olma başkasına el açma dedi.
zorluğa düşünce yılmamayı, sağlığın iyi olduğu sürece her türlü bir çıkar yolun olduğunu öğretti.
şimdi de odama girip hala yatmadın mı diyecek aq.

Mücadeleci, sosyal bağımsız bir karakter olmayı öğretti kötü bir baba olarak. İyi baba olsaydı böyle olur muydum bilemiyorum.

malesef hiç bir şey.

fakat onu gözlemleyip öğrendiklerim var. mesela işimi yaparken 40 kere kontrol etmek.

Bisiklete binmeyi, çocuk halimle balık tutmayı, balık nasıl yenir, hangi balık ne zaman yenir bunları, araba kullanmayı, Sabırlı olmayı, disiplinli ve temiz olmayı, düzgün çalışmayı, dürüst olmayı, sevecen olmayı...
Bir de salata yapmayı öğretti, onun öğrettiği her şeyi çok güzel yapıyorum.

erkeklere güvenmemek gerektiğini öğretti sağolsun

"hakkaniyetli olun, hakkaniyetten şaşmayın" verdiği öğütler içinde sayıca en çok söylediği şeydi, soruyu okuyunca ilk aklıma gelen de bu oldu.
babam hayatın güzelliklerini yaşamayı ve yaşatmayı bilirdi. baba evinden sonraki hayatımda çok uygulayamasam da verdiği vizyonla hayatımın çok daha kaliteli geçtiğini düşünüyorum.
pratik çözümler bulmayı ondan öğrendim. yeniliklere açık biriydi, hayat kalitesini yükseltecek uygulamaları, yeni şeyleri hemen bizle tanıştırırdı. güzel şeyler yaşamak için illa para olması gerekmediğini de ondan öğrendim. basit denebilecek buluşlarla, değişikliklerle annemin hayatına, bizlere ne gzel şeyler katardı. nurlar içinde yatsın.

benim babam çok şükür şağ ama vefatten hallice.
bana babam aslında kimseye güvenmemek gerektiğini öğretti. açık açık hiç karşısına alıp demedi ama ben anladım onu. ne olursa olsun güçlü durmayı öğretti. ne olursa olsun ailesinin yanında oldu. baba dedik gölgesi yeter dedik onunda çöktüğü zamanlar oldu bununla insanlığı öğrendim. ama her zaman toparlanmayı da öğrendim. değer vermeyi öğretti çünkü bize, biz derken çekirdek aileyi, her zaman ne olursa olsun değer verdi. paylaşmayı, cömertliği, merhameti vicdanı öğretti. içten içe hep yandı da belli etmedi, böylece çevreye karşı hep ayakta durmayı öğretti. kazıklara karşı dimdik ayakta durmayı öğretti. kavgalara karşı affetmeyi öğretti. kötü öğrettiği şeylerde oldu alkole alıştırdı, sinir hastası, panik atak etti, en ufak şeyde bağırdı azarla belki, haklıyken hep kendini haklı duruma soktu ama yine de ben hep güzel taraflarını aldım babamın. can o can ne olursa olsun babadır o.

nasıl bir insan olmamam gerektiğini.
daha doğrusu o öğretmedi ben onu izleyip öğrendim

Mühendislik kazandığım gün, elektrikle hiç ilgili olmamama rağmen oturup priz bağlama ve topraklama yapmayı öğretti. Araba kullanmayı, tırnak kesmeyi ve ayakkabı bağlamayı ondan öğrendim. Babanın iyi olması, iyi baba olmak için minimum şartmış ama iyi koca olmayınca iyi baba olmak tehlikeye giriyormuş; dolayısıyla evlilik nasıl olmaz kısmını öğrendim. Mitolojiyi ilk ondan öğrendim. "Ağlamayana meme vermezler"i öğretmeye ama ben öğrenemedim. "Kanseri gösterip sıtmaya razı etmek"in ne demek olduğunu öğretti, onu anladım. Hakkaniyet ve adaleti de ondan öğrendim.

herkesin evlenmemesi ve ürememesi gerektiğini öğretti.

Boyun eğmemeyi.

lan 12 yıl once olmus adama küfür ettirdiniz gene sabah sabah !

hiç ama hiçbir şey. zira kendisi yalnızca biyolojik babamdı.

gerçi şimdi düşünüyorum da, kendisi hiçbir sorumluluğunu yerine getirmediği için, nasıl baba olunmayacağını öğretti. bunu kendi biyolojik babamdan öğrenmiş olmam da, gerçekten faydalı oldu.

durmayalım, devam . UP! :)

benim kardeşim, ne beşikte yattı ne park yatakta, zorla da olsa max 6 ay anakucağı o da öğle uykularında onun haricinde annemsiz yatmadı, yer yatağı olur çekyat olur, normal yatak olur. annem nerde ufaklık orda

hem oda alıp hemde yatağa birleştirmelik yatak alıyor çevremdekiler. çocuk 1 yaşından sonra kendi odasında uyumalıymış fakat 2 yaşına kadar o odaya gitmiyormuş en iyisi siz yatağın yanına alın bi tane.

park yatak

İkeanın bebek karyolası resmen bir fiyat performans canavarı. Üstelik bildiğin odun, boya falan hiçbişey yok. Ucuz, sağlam, sağlıklı ve kullanışlı.

Biz ilk günden beri kendi yatağında uyutuyoruz, 40 günden sonra kendi odasına aldık. Bir çocuk daha olursa ilk günden kendi odasında uyutmaya kararlıyız.

Ben önce park yatak alacagim. En fazla iki ayın sonunda da (kilik ağrısı vb olursa diye o da) ikea yatağa geçeceğim. (Gulliver bebek karyolasi 329 lira)
Bu benim icimden gecendi.benim ilk Eşimin ikinci çocuğu olacak. Fikrimi söyleyince kesinlikle katıldığını belirtti.

anne değilim ama olaya f/p yönünden cevap vermek istedim. önceleri zaten yanınızda yatacak o bakımdan kolayca sallayabileceğiniz ufak tefek ucuz yollu bir beşik alın(şu kenarları falan bez olanlardan).

sonra kendi odasına geçince oraya arkadaşın dediği gibi ikea beşiklerden alın. büyüyüp de aklı erince adamakıllı bir oda düzersiniz.

@cemiyetin unlu simasi: senin anne-baba olmadığını söylemesen de anlardık. sallanmaya alışan beybi sonra sallantılı olmayan karyolada uyuyacak, he mi?

kesinlikle ilk aylar park yatak, titreşimli olanları süper(evin içinde de taşınabiliyor rahatça) hatta sonrasında odasına geçirince de park yatakta devam. sonra da yer yatağı. yer yatağı montessori diye değil hem düşme riski yok hem kendi yatabilir kalkabilir. normal parmaklıklı bebek yatagı cocuga sinir yapabiliyor. kendini hapis hissettiğinden.

anne değilim ama çok yakın arkdaşımın tecrübesini paylaşacağım çocuğu ile hiç uyuma problemi yaşamadığı için. sepetimsi bir yatak oluyor (adını bilmiyorum ama süslü etekliği vs. olan) ilk 3 ay onu kullandığı yatağının yanında. sonra bebeğini bebek odasındaki bebek karyolasına yatırmaya başladı. zaten oda yanı hemen yan tarafında. bebek telsizi var. çocuk o zamandan beri uyku düzeni edindi. uyku saati gelince itirazsız yatağına gidiyor. min maliyet max rahatlık

Access point aletin adı. Kapsama alanını genişletmeye yarar. Bir de sonradan takılan antenler var yanlış değilsem.

Avrupa'dan ornek ver bence "ust duzey pozisyondasin, spor mont giyme" diyen esine :)
Benim yasadigim ulkede mudurler senin dedigin tarz montlar giyiyorlar. Bir de scooterlari var. (hani su onunde sapi olan kay kay gibi olan var ya) sirt cantalarini da takip oyle geziyorlar.

Onun disinda
Armani nin paltolarina bakabilirsin. Yun karisimli paltolari var, modern kesimler genelde. Kisa boylu istiyorsan zara vb bakabilirsin.
Ne bileyim aklima gelmedi baska :)

adresin network, beymen kardeş.

beymen club

kusura bakmayın ben de kaynak yapıyorum ama double-breasted peacoat denilen naneden bulamıyorum.

zara

ben olsam ben de vermezdim. dükkan batsa borç adama kalacak onunla mı uğraşsın. babasının oğlu musun niye sana kredi çeksin?
bir de arabayı 1 sene sonra al ne olacak demişin, komiksin hakkaten :)

bence a ve b haklı sen haksızsın. kimse başkası için kredi çekmek zorunda değil.

abi sen yurtdışında yaşıyorsan zaten tuzun kuru, iş batsa a ve b banka borçlarıyla uğraşacaklar, ki türkiyede 30-40 bin krediyi ben anam, babam ve kardeşlerim dışında kimse için çekmem. ona 30-40 bin kredi çekmedim diye arkadaşlığımın bozulacağı arkadaşım varsa, ucuz atlatmışım diye düşünür şükrederdim. hele bir de yurtdışında yaşıyorsa, beni enayi yerine koyduğunu düşünür ekstradan laflar söylerdim.

a ve b yüzde bir milyon haklı. senin haklı bir yönünü göremedim.

doğruya doğru.

kredi çekmezdim ben de, +1

istediğiniz kadar samimi olun, az buz para değil ki bu miktarlar. insanların kendi ihtiyaçları, hayatları var, nasıl kolayca riske girsinler?

Bu konular zor konular. Benim çok yakınım da aynı şekilde çok uzun süredir tanıdığı ve güvendiği birisine 150 bin lira verdi, adam dükkanını kurtardı onun sayesinde. Ama borcun üzerinden yıllar geçti hala "ödeyeceğim" deyip geçiştiriyor. Ve şimdi borç kayıtlarının bilgisayardan silindiğini filan söylüyor. Ee nolcak şimdi onlar da yakın arkadaşlardı. Tamam arkadaşlık dostluk ama yarın ne olacağını kim bilir ki? Yani az buz bir para da değil 40 bin lira çekecek sırf sen araba al diye koca bir sorumluluğun altına girecek ve Ödeyemeyecek olursan bir sıkıntı çıkacak olursa ki dunyanın binbir turlu hali var yarın kime ne olacağı belli olmaz, uğraşacak olan yine o olur.

"ama ben ticaretin böyle bir sey olmadigini elimden geldigince anlatmaya calistim o anda."
işte ticaret aslında senin düşündüğün gibi bir şey değil, adam haklı. acı ama gerçek. a ve b haklı.

Dükkan battigi an zarari benim cebimden cikan paraya olacakti, ben onlardan sadece depozito ve alinacak mallar icin para istedim, yani dükkani kapatinca depozitomu alacak mallari iade edecek, paralarini iade edecektim, bunu onlara anlattim. Ki o dükkandan bagimsiz kendi isim var ve cektikleri krediyi su an o dükkan acilmasa dahi ödeyebilecek durumdayim. Ben borcu kimsenin üzerine birakmazdim yani, siz bilmiyorsunuzdur, böyle dostluklardan haberiniz yoktur o ayri ama böyle baska arkadaslara sahibim yani.

Bu arada araba alacak olan sen değilsin ok yanlış yazmışım editleyemiyorum şuan.

a ve b akıllı adamlarmış, hani işini kurarsın arada 2-3 ay bi sıkıntın olur çek çük işleri falan vardır utana sıkıla istersin de daha işi kurmak için parası olmayan adama kredi çekip borç verecek insan ben tanımıyorum, öyle enayi bulursan bana da haber ver

@cekilmis gayfe'nin dediği gibi, batarsan beceremezsen döndüremezsen kim ödeyecek krediyi?

edit: zaten işinin olduğunu krediyi bu yeni dükkan açılmasa da ödeyebileceğini yazmışsın, şimdi gördüm.
abi o zaman arkadaşına "arabayı 1 sene ertele" aklını verirken utanmıyor musun? madem o krediyi her türlü ödeyebilecek durumdasın işini 1 sene ertele paranı biriktir öyle kalkış bu işe.

evet gerçekten çok başka arkadaşların varmış anladık bunu.

Hanimlar beyler yoldan gecen adamdan istemiyorum ben bu parayi, biraz empati kurun öyle düsünün istiyorum sadece. Hakikaten böyle bir cercevde iliskileriniz yok mu yani, babam istese cekmem diyen adama degil ayrica zaten sorum. Babam istese ben cekerim, ödeyemezse de cani sag olsun. Ama isin icinde cakallik ve sinsilik olmadigini bilirim. Yani o arkadaslarim isteseler ceker ve kendim ödeyecekmis gibi hesap ederdim ben bugün. 40 bin lira dediginiz en fazla 3-4 senede ödenecek bir para, ki bu adamlar asgari ücrete falan calismiyorlar gayet ortalama üstü maaslari var ve dedigim gibi arkadasligimizin seviyesi güvenilmeyecek bir düzeyde degil. Ayrica Bu dükkan o gün acilacakti, o mevkii de o kosullarda bir ay sonra dahi dükkan bulamazdik, o yüzden aceleci davrandik. Ki bu moral bozukluguyla baslarim dükkanina dedim biraktim olayi.

sen seneye bekle seneye ac isini? cok yuzsuzce gorundu bana bu yaklasim.

girişimci sensin riski başkası alıyor? mantıklı mı? böyle konularda hassas isen bu muhabbeti ta en başında açmaman gerekirdi.

Hocam haklısın alınmakla gücenmekle ama o adamlar da haklı. Sen borcuna sağdık birisi olabilirsin, güvenilir de olabilirsin ama söz konusu ticaret ve para az biz para değil. Adamlar ülkeye, ekonomiye güvenmiyor olabilir

Allah benim belami versin valla. Biriniz de, sen haksizsin ama onlar da arkadasligin hatrina söyle deseymis böyle deseymis demedi. Dostluk arkadaslik niye var o zaman beyler, ne farki var yani yoldan gecen adamin sizin dostlarinizdan? aman neyse ya, onlar haklilardir belki ama sizin su söyledikleriniz kadar manasizca savunulmayi hak ettiklerini düsünmüyorum.

adamların vermemesi çok normal, anormal olan senin nolcak olm arabayı seneye alırsın gibi salakça bir bahaneyle tekrar para istemeye calisman olmus. ben olsam ben de cekmezdim en yakin arkadasima bile kredi.

nakit param olur kenarda onu verebilirim belki ama kredi cekmem.

o arkadaşların vermemekte haklı bence.
ama cevap verme biçimlerinin çirkin olmasında da sen haklısın.

yüzelli yıldır arkadaşız, süper insanlarız diyorsunuz ama daha insan gibi açıkça konuşamıyorsunuz.

a da b de sana "çekemem bro, sorry" demeliydi.

ilk arkadaşının telefonlarına çıkmıyor oluşu ayıp aslında geri kalanında sorun yok, o kadar büyük miktar para kolay kazanılmıyor ki.

işin içine para girince tek kriter arkadaşlık olmuyor.

1- adamın daha önce bu konulardan ağzı yanmış olabilir. bir daha babama bile güvenmem diyordur. (başıma geldi)

2- eşi/sevgilisi varsa o mani olmuştur. yani siz 20 senelik arkadaşsınız ama adamın karısı arkadaşlık falan dinlemez.

3- daha önce (geri ödeseniz bile) çok borç istemişsinizdir. bundan sıkılmış olabilir arkadaşınız.

Borç isteyen arkadaşım-ne kadar yakın olursa olsun, babam bile olsa- "ne olacak arabayı seneye al" dese telefonu o an kapatır bir daha yüzüne de bakmam. Kimsenin bütçesini veya borç ilişkisi sebebiyle başına gelenleri bilemezsiniz, para vermediği için yargılayamazsınız. Son derece haksızsınız kanaatimce.

Not: 20 yıldan fazladır dosttan ötesi olduğum arkadaşım var. Samimi arkadaşlığı bilmiyor değilim.

çok akıllıca olmadığı söylenmiş. ben de aynı kanaatteyim. bu iş akıl işi değil gönül işidir zira.

yaklaşık 10 yıl önce ev için yüklü miktarda kredi çekmesi gerekiyordu çok sevdiğim bir insanın. ben memurdum o vakitler. benden kefil olmamı rica etti. gözümü kararttım kefil oldum. uzun vadede borç bitecekti. ona güvenmiştim. ama batacaksam da batışım senin yüzünden olsun be dedim. içimden dedim tabii bunu. badireli bir dönemden sonra borcunu aksatmadan, bana zarar vermeden ödedi. yıllar sonra, hiç aklımda yokken kredi çekelim senin şu işin olsun dedi. şu iş dediği benim için hayati bir şeydi neredeyse. ben de nasıl olacak ki işim yok gücüm yok, hem boşver ya olmayıversin dedim. olur mu dedi, ben çekerim, sen nasılsa ödersin dedi. bana bir heyecan ve cesaret geldi. yani normal şartlar altında, benim kredi çekme imkânım olsaydı bile hayatta girmeyeceğim, cesaret edemeyeceğim bir işti bu. sürüncemede bırakmayayım diye konuştuğumuz gün şartları falan hepsini araştırmış, krediyi çekmek için atladı geldi ta uzak bir şehirden. krediyi birlikte çektik. 6 yıl ödemesi sürecekti. ilk sene sorunsuz bir şekilde geçti. sonra bir fırsat doğdu, krediyi tamamen kapatma şansı elime geçti. işsiz olduğum hâlde, düzenli gelirim olmadığı hâlde hemen kapattım bütün borcu. tam anlamıyla allah'ın lütfuydu bu. sevdiğin bir insan için inisiyatif alma erdemi. cesareti. fedakârlığı. adına ne dersen de, buna karşılık tarif edilmez bir manevi haz. mutluluk hissi. bana, lütfen sonra ödeyemem falan diye panik yapıp da ceza ödemek zorunda kalma dedi defalarca. ben de kendimi böyle daha rahat hissedeceğim dedim. ve erken hesap kapatma cezası vs umursamadan bitirdim borcu. kuş gibi hafifledim. ama hepsinden de önemlisi güvenmenin tadını, lezzetini dibine kadar yaşadım. her iki olayda da birbirimize karşı mahcup olmadık. adım kadar eminim, benim ona söylemediğimi o da bana söylememişti: "ödeyemezse de canı sağ olsun." zaten bunu diyemiyorsan baban da olsa, eşin de olsa, çocuğun da olsa kim olursa olsun o borcun altına giremezsin. girmemelisin de.

neden insanların senin için kredi çekmesi gerektiğine inandırdın kendini?

kimse kimse için banka ile muhattap olmak zorunda değil.
istersen annen baban olsun.
kendin neden çekmeyip sağdan soldan istiyorsun bu da ilginç hani.

ben de borcuma sadık biriyim. yakınıma ve borcuna sadık olacağına güvendiğim kişiye de borç veririm. ama ne kadar borç veririm? kazanmamın ayları bulmadığı miktarda. araba alamamış bir adamdan 40 bin lira kredi çekmesini istemem. araba almamın zor olduğu( 40 bin çekince 1 yıl gibi bir süre uzayabileceği) bir durumum varsa ve çok sevdiğim biri benden senin istediğin şekilde kredi çekmemi isterse arkadaşlığımı bitiririm. çünkü kendi hayatını benim hayatımdan daha değerli görüyor. benim ekonomik olarak nerede durduğuma bakma ihtiyacı bile duymuyor. üstüne zor zanaat yapabildiğim şeyi sırf kendi istediğini yapabilsin diye duraksamadan 1 sene ertele diyecek kadar da yüzsüz ve empati yoksunu. yani senin için kredi çekebilirdi ama çekmemesi onu hiçbir şekilde haksız yapmaz. senin arkadaşından kredi çekmesini istemen de seni haksız yapmaz. ama isteme şeklin, durumu iyi olmamasına rağmen ısrarın ve onun hayatı hakkında onun adına karar verme isteğin arkadaşlık bitirir.

Bu şekilde para isteme ancak ölüm-kalım meselesi varsa, ne bileyim acil ameliyat olman lazımdır ama beş kuruşun yoktur vs. meşrudur.

İş kuracağım diye arkadaşlarından kredi çekmesini istemen bence çok kötü bir davranış.

Borcunu ödeyeceğin garanti olsa bile kimse bunun stresini yaşamak zorunda değil.
Bunu bu sene akrabalarına 16-17 milyar borç veren biri olarak söylüyorum.İstemeyin abicim borç para. Alırken herkes süper.En kısa sürede vereceğim vs. vs. Sonra da ölü numarası

bir adet arkadaşıma yardım etmeye kalkmıştım ben zamanında bir restoran almak istiyordu fakat alamıyordu benim durumum uygundu, abi al ben senden iki ay sonra devralırım dedi, ulan dedim kaç senelik arkadaşım, yardım edeyim, zaten dükkanı alıyoruz bir şey olursa dükkan bizde kalır, bir şekilde işletiriz, oğlanda restoran tecrübesi de var tabi, en azından ben gene kendi işimle uğraşırken o da işini yapar, çoluğu çocuğu rahat eder.

neyse biz dükkanı aldık, oğlan ertesi hafta ortadan kayboldu, sıfır restoran tecrübesi ve devam eden aşırı yoğun işim ile birlikte bir yılda iki yüz bin dolar battım. zar zor kapattım.

bunlar olurken, etrafımda olan sürekli para aldı verdi ilişkilerim olan insanların nasıl benden uzaklaştığını, şunu yapalım edelim diye arayanlardan susmayan telefonumun nasıl sessizleştiğini gördüm.

dolayısı ile arkadaş dediğini para mevzuna sokmayacaksın, para mevzu yüzünden arkadaşını kaybetmek aşırı standart bir durumdur.

bu olayda da a ve b haklı, senin ya dünyanın nasıl işlediğinden haberin yok, ya da aşırı derecede rahat bir insansın. sözünün eri olmanın da hiç önemi yok, işin içine bin lira para gidi mi on sene boyunca sözünü tutan adamların nasıl bir anda fırıldak osmana bağladığını çok iyi biliyorum. aklı olan başkası adına kredi çekmez, adamın cebindeki parayı istemiyorsun bir de üstüne, gitsin bankaya borç yapıp sana versin istiyorsun, ayıptır yahu.

kardeş şöyle bir laf var. para verip kötü olacağına para vermeden kötü olayım. arkadaşların mantıklı olan şıkkı tercih etmişler.

abi ben babam için kredi çekmem, o da benim için çekmez. bu istediklerini kimse yapmaz ki zaten milyonlarla oynamıyorsa?

bi cacik olmaz, devam et.

ben cin halk cumhuriyetindeyim burada biz facebooka bile giremiyoruz. Vpn kullaniyorum :)

https tercih etmiyor olması devlet kontrolünde olması anlamına mı geliyor?

Oyleyse durum kotu tum Turkiye icin - Google Trend'den sehir sehir arama sozcuklerine bak. Aklina en az gelen porno bile kimi sehirlerde rekor kirmis olabilir.

www.google.com
Arayın bakalım her sözcük hangi şehirde kaç kez aranmış. Türkiye'de porno aramalarınız ne durumda öğrenin.

alenen cocuk pornosu izlemiyorsan bir sey olmaz. amacinin cocuk pornosu olup olmadigi da girdigin sitelerden arattigin sozcuklerden anlasilir o duruma gelene kadar.

onun disinda ben de romanya'dan katiliyorum programa. (bkz: zenmate)

bu kadar paranoyak olmaya gerek yok. 18 yaş altı bişi izlemedikten sonra fantezilerimden devlete ne

sadece devlet değil herhangi kötü niyetli kurum/kişiler de ulaşabilir https kullanılmadığı takdirde.

Özel hayatın korunması konusunun cümleden ibaret olduğunu Türkiye'de zengin olmayan herkes biliyor. Kaldı ki bilmesek bile çocuk pornosu ya da benzer temalı şeyler izlemedim hiç. Ayrıca karşıyım da. Bunları izleyenlerin başına gelecek şeyler için de üzülmem.

Tabii kız genç görünüyor konusundakilere de yapacak bir şey yok. Ne yani riske girmemek için hep 30, 40+ mı izlesin millet? :p

devlet sayemde kalite ile tanışacak desene:)

hep 50 liralık izlediğim için asjhkdas

izlemiyorum. izleyenlerin çükünü bajingosunu fişlesin devlet. hakkıdır tayyibimin.

saçmalık.

18 yaş altı gibi görünüyosa hapse mi gireriz? ahaha. evet izlediğimiz pornoları açıp bakıyolar, komisyon toplanıyo, videodan kızın kemik yaşını falan tespit ediyolar. çok mantıklı.

gidip özellikle çocuk pornosu arayıp izlemezsen bi bok olmaz. ha yine de bu durum benim canımı sıkıyor, onu söylemem lazım. yarın bi gün milletvekili olursam izlediğim pornoları koz olarak kullanıp beni saf dışı bırakabilirler :((

ülke eşekçi ve pedofil kaynıyor. sana bana sıra gelene kadar anadolunun yarısını hapse atmaları gerek rahat ol.

devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler.
copy-paste

alıntı: Sir Anthony Hopkins

edit: yani özetle diyorum ki devletin başka işi gücü yok mu da osbirci ahmet abinin izlediği videolarımı takip edecek..

Korkan tumblr'a girsin. Dunyanin en buyuk porno arsivine sahipler.

kuzenim giriyor o sitelere.

izlese ne olacak. seyrettiğim şeylerin hepsi legal bi kere. adamlar prodiksiyon kurmuş. kim ne karışır. haa ensest ve çocuk pornosu izleyenlerin amk. yakalayıp çüklerini kessinler.

prodiksiyon yazmışım o da prodüksiyon olacak. mobilde düzeltemiyoruz.

o işin başına oturduğunuzda vpn kullanın.

www.arcelik.com.tr

Arzum AR279

www.esse.com.tr

plakaları döküm, yapışmaz olsun.
bir de çıkarılabilen olsun, temizlemek için.

benim için değerli birisine tefal gourmet grill almıştım. çok memnun olduğunu söylüyor.

bütçen 300TL, tefal gourmet bence güzel bir seçim olur, eğer ızgara yapmayacaksan tefal easy toast, bir kaç hafta önce aldım memnunum, ızgara için biraz güçsüz kalıyor ama tostlarda başarılı. peynir vs yapışmıyor yüzeyine, plakaları da çıkıyor kolayca yıkanıyor.

üst-alt kapakta saplı olsun bak. bende var bi tane arçelik, altta sapı yok. basamıyosun tostu.

www.hepsiburada.com
biz şundan kullanıyoruz memnunuz

enerji sinifi a+'dan dusuk olanlari almayin. hem camasir mak hem de kurutma olanlarin cogu performansli degil. cam makiniz varsa sadece kurutma alin.
yogusturmali-isi pompali cihazlarin enerji performansi yuksektir. fiyat olarak da cok ucuk degiller (1200-1400 tl civari). cam mak ustune montaj yaptirabiliyorsunuz.

marka olarak oneride bulunamayacagim.

ise yararlar. ozellikle apartman dairesi, kurutmalik kullanamayacak olanlar, yeni dogan bebekleri olanlar, hijyene onem verenler icin gercekten guzel aletler. ustune oldukca kullanislilar ve efektifler.

Tekerlerkten sonraki en güzel icat. Alana kadar fark etmemiştim ne kadar önemli olduğunu.

A+ pahalı dersen bi de B sınıfı makineler var. Daha çok elektrik yakıyor, birkaç yılda maliyeti A+'a yetişiyor. Ben B aldım, fakirdim o sıralar.

Yıkama ve kurutma farklı makineler olmalı. Tek makina almayın.

Kurutma özelliği ile beraber tüy/kıl toplama özelliği var hepsinde. Hayvanlı evlerde veya saçı dökülenler için falan elbiseleri temizleyip veriyor.

Zaman ayarı, gecikmeli başlat gibi özellikler bir işine yaramaz. Komplike bir şeye gerek yok. Beko falan yeterli.

Süper icat, alın.

acayip guzel bi icat. Usttekilere ek olarak bulundugu odayi baya baya isitiyor calisirken. İstanbulda yasayan biri icin gayet kullanisli.

hotpoint ariston kullanıyorum, gerçekten süper bir icat yalnız annemlerin kullandığı en ucuz modelinden beko çok daha güzel, tavsiye ederim.

şimdi bunu aldım diyelim mesela tişörtü düzgünce katlayıp koysam öyle kurusa yine de ütü ister mi :)

Ahaha katlayıp koy sen istersen, o alet çamaşır makinesi gibi evire çevire kurutuyor, bir yandan da sıcak havayı basıyor :D katlı çıkma şansı biraz az :D

ben en ucuzunu aldım. arçelik/beko aynı modeli satıyor. sürekli kullanmıyoruz çünkü.

gayet memnunuz.

bence çok gerekli. acaip memnunum.
kurutması olan çamaşır makinelerinden alabilirsiniz, hem yer tasarrufu.

Teşekkürler harzem :)

al ama düzenli olarak da bakımını yap.
şöyle ki, kurutma çemberi önündeki tüy/kıl filtresini her kullanımdan önce temizle.
alttaki su deposunu mutlaka boşalt.
makineyi bile yakarsın. bir de çalıştığı odada uyuma. nihayetinde toz atıyor dışarıya. astım olur kalırsın.
bazen çok sıcak oluyor çamaşırlar, hangi derecede olduğunu öğrenirsin. elektriklenmeye karşı aluminyum folyodan top yap, içine at.
havlularını sert seviyorsan mutsuz olabilirsin ama ben yumuşak sevdiğim için ben öyle seviyorum.

faydalı bir alet. ama çamaşırları yıprattığı da bir gerçek.

havlular, beyazlar, ıvır zıvır şeyler için iyi ama dış kıyafetler için riskler barındırıyor

teşekkürler değerli yorumlarınız için. çamaşır makinemiz vardı zaten. hem yer problemi yüzünden hem de evde çamaşır kurutmanın rutubet yönünden zararlı olduğu söylendiğinden almayı düşünüyordum.

yalnız kıyafetlere zarar verme konusu önemli. jean'ler, renkliler falan atılmaz herhalde o zaman. sadece beyazlar ve her türlü havlu için mi kullanmalı?

Tişörtün ömrünü 5 yıldan 3 yıla indiriyor mesela. Benim hanım o yüzden güzel kıyafetleri kurutmuyor. Ama günlük tişörtler, eşofmanlar, çoraplar, iç çamaşırlar, havlular, en önemlisi de nevresimler için uygun. Bizim durumumuzda çamaşırların % 90 'ında kullanıyoruz demek bu.

(bkz: sonu sürprizli filmler)

ya rica ediyorum

eksisozluk.com

yuzlerce baslik aciliyor. neden hic arama zahmetine katlanmiyorsunuz?..

çünkü burada daha rafine cevaplar geliyor bence.

bakın verdiğiniz linkten bir film:

cikmaya basladigi sevgilisini surekli tekme tokat doven ama bir o kadar da seven dunya uzerindeki en guzel koreli hatunun oynadigi bir kiz ve sapinin hikayesini anlatan kore filmi...
sacma sapan eglenceli yerleri ile birlikte hafif abartiya kacmis romantik hikayeleri ile izlenmeye deger bir butun olmus... tebrik eder kacarim...

benim aradığım şey bu mu sizce?

lucky number sleven ya da secret in their eyes. Bu ikisi de tam dumurluj filmler kaçırma izlemediysen

(bkz: the holy mountain) izle has.tir dersin bence. Boşver sonu şaşırtan normal filmleri.

eğer hollywood kafası istiyorsan (bkz: the game) derim ilk izleyişte çok iyi geliyordu.

(bkz: possession)

www.imdb.com

ich seh, ich seh
faults

Incendies +1

Cok fena. Sympathy for Miss Vengeance de iyidir.

hasim nicole garcia tabiki

The body-ceset
İspanyol filmi

no mercy.
evet oldboy gibi sonuncda has...r çekmezsen gel söv bana burda

(bkz: predestination) ortalarında oha diyosun ama :)

Skin i live in

I origins.

böyle ararsan, zaten filmi "du bakalım neresinde hasiktir çekicem" şüphesiyle izliycen, öyle tadı olur mu

hayır tabii ki.

Ben de kalkti biliyorum ama okunsun, bence iyi.

soğukta okumasınlar sınıfta okusunlar..zaten soğuk olunca bizde sınıfta okuyorduk sanırım..

ayrıca..
www.youtube.com

hayır.

cidden gereksiz buluyorum. çünkü çocuk onlar. asker değil. sabahın 7'sinde ve o soğukta and okuyacağız diye çok kez üşüttüğümü bilirim :)

evet tabii ki

Destekliyorum.

Destekliyorum.

Beyin yikamaya tesebbus. Tam bir sacmalik, desteklemiyorum. Cocuga zorla yemin ettiriyorsun, nasil istir yahu..

bu kadar etnik çeşitliliği olan bir ülkede ne mutlu türküm diye her sabah bağırtılmak zorunda olmanın faşistçe olduğunu düşünüyorum.
türküm, doğruyum, çalışkanım nedir hem
kürt olunca arap olunca çerkes laz olunca doğru ve çalışkan olamıyor muyuz?
çok saçma ve ırkçı bir uygulamaydı kalkması yerinde olsun

andı bilmem ama ben sabahları sıraya geçtikleri zaman yaş gruplarına göre 10-15 dk lık spor amaçlı farklı farklı hareketler yaptırırdım.

direkt düsüncemi söylüyorum. buna fasist ivir zivir demek yerine, ya da bunun gerekliligini tartismak yerine, egitimde el atilmasi gereken cok baska yerler var.

and okunmasina beyin yikama diyenlerin din derslerini dinlemesini ya da fen derslerinde evrim hakkinda hocalarin ne dediklerini dinlemelerini öneririm.

belki ben cok garip tiplere denk gelmis olabilirim, ama and olayina gelene kadar elden gecirilmesi gerekn cok nokta varken, anda takilmiyorum ben.

edit:soruya net cevap vereyim, sikayetci olunuyorsa okunmasin. ancak egitimin kalani bir halta benzesin, önemli olan o.

Hayır.

Destekliyorum.

hayir desteklemiyorum.

hayır, kalkmasını olumlu buluyorum.

desteklemiyorum tabi ki. bir kaç züppe kemalist orgazm olacak diye neden kuzey kore askeri gibi soğukta dikilsinler ki?

sen o bilinci çocuğun damarlarına yaşam tarzınla nakşedeceksin, öyle kuru sıkı and okumayla, marş okumayla olmaz o iş.

sanki her boku halletmişiz de andımız kalmış...

Destekliyorum

andımızdan daha çok çarpım tablosunu okusalar daha faydalı.

hayır. küçüçük bebe varlığım armağan olsun der mi?
ezberci eğitim önce istiklal marşıyla andımızdan başlar bizde. iyi eğitim verilen hiç bir ülkede bizdeki gibi törenler için şiir miir ezberletilmez. çocuk kendi seviyorsa çok okur ve hatırlar şiiri.

Bu içerik ile desteklemiyorum. Yoksa her sabah okunabilecek daha adam akıllı bir metin olsa desteklerim.

Desteklemiyorum.

Her sabah ezbere okunmak zorunda olan bir metin -içeriği ne olursa olsun- eğitim materyali değildir.

hayir

Desteklemiyorum

Desteklemiyorum. Minicik çocuklar her sabah SS askeri gibi dizilip anlamadığı bir şeye yemin ediyor ve ne dediğinin farkında bile değil. Daha kendi varlığını anlamayan çocuk kendini başka bir varlığa armağan ettiğini iddia ediyor bilmeden; çocuk yahu o, asıl onun varlığına, onun geleceğine kendimizi armağan etmeye yemin edelim biz. Büyüyünce varlığını istediği yere adasın.

Ek olarak, herhangi bir şeyin ezberlenmesine karşıyım.

kırtssiyeciler vergi levhası fln isterler ama tanıdık varsa sorun olmaz,

yaparlar bişe olmaz, hızlı kaşe yaptırman daha iyi 2 katı para verirsin ama çok dolanmaz ortalıkta.

git durumu anlat, sorun çıkarmazlar. biri hayır dese de öbürü kabul eder illa ki.

ankarada kaşe işi de yapan büyük bi kıstasiye var. bi firmanın kaşesini taratıp mail attık adama, ertesi gün gittik aldık. hayırdır ne iş demedi kimse.

malatyadaki firmadan faks va iste?

Sormazlar bile direk yaparlar

çok teşekkürler arkadaşlar yarın gidicem yaptırıcam umarım başım belaya girmez belge sahtecilik olayları vs vs diye :(

kaşe dediğin Allah'ın emri mi ki? firmanın ünvanını elle yaz gitsin. kıymetli evrakta bile imzanın üzerine ünvanı elle yazınca oluyor da, sikindirik staj defterinde mi olmuyor, işte bunlar hep geri kafalılığın nedenleri..

lan bu kaşenin resmi evraktaki gücüne bayılıyorum ya. kırtasiye yapar senin işi. fakat işin bitince imha et.

beyin özürlü bir okula vede akademik kadroya sahip olunca böyle kastırıyo şerefsizler,prof olmuş ama hala ego tatmini peşinde allahsızlar...

i01.i.aliimg.com

çok küçük bu :/

www.google.com.tr şurdan devam etsen?

mesela? thumbs.dreamstime.com

@supergirl web sitelerinin arka planları hız için küçük olmalıdır. bunu x ekseni veya y ekseninde kod ile tekrar ederek çok büyük fotoğraflar elde edilebilir.

marble hq yaz sonra tekrar ettir

evet haklısınız ama bu çok yapay duruyor diye dedim aslında.

adam çok titiz.

centered olacak ve aslında aman aman da büyük olmasına gerek yok.

her türlü aradım googleda picsearchte de yatmadı kafama.

olmadı tekrarlayan yapacağım. sağolun.

Normal fayans resmide kendini tekrar eden kareler zaten. Al 1 fayans parcasini, x, y tekrarlat tamamdir. Hem siteyi kasmaz hemde ziyaretcinin küfürlerinden korur.

Bir çok sebebi var, öncelikle zor meziyetler. Yani okulu mokulu yok zaten öğrenmek için, çıraklıktan gelmek gerekiyor. 10bin kazandığı doğrudur inanırım ama işte kaç senedir bu işi yapıyor o da önemli. Bizim reklamcı 8bin kazanıyor ayda, tek yaptığı tabela falan tasarlamak üretmek. Dükkan sahibi değil bu arada çalışan usta bu.

çoğu kişi çalışmadan para kazanma derdinde, iyi usta her zaman para kazanır ve her fabrikada iş bulur.

çünkü türkiye'de herkes üniversite okumak mantığı ile büyütülüyor. her bir şehre de üniversite açıldığı için insanlar işletme iktisat okuyup CEO olma hayalleri kuruyorlar. meslek öğrenmek en alt tabakadakilere kalan bir "artık iş" olarak görülüyor. halbuki, senin de dediğin gibi, kazın ayağı öyle değil.

daha pek çok sebep var ancak ilk sırada bu geliyor bana göre.

çünkü insanlar üniversiteyi meslek edindirme kursu gibi görüyor. ama alakası yok işte.

Ben inanmıyorum o kadar çok kazandıklarına. Kazansalar bile bir o kadar giderleri vardır. Yoksa o tarz işleri maksimum 5 sene yapar, kendi yoluna bakar. Bu tarz işler oldukça zor mesleklerdir.

cunku ara eleman kıtlığı var.
ara eleman yetişsin, meslek liseliler universiteye yığılmasın diye konulmuş
katsayıyı imam hatipliler yüzünden kaldırdılar.

inanmayan arkdaşlara:
ben 31 yaşındayım benim yaşımda kaç tane elektrik vs. ustası tanıyorsam evi (3-4 tane)- arabası (audiler gidiyor BMWler geliyor filan) her sene 5 yıldızlı otelde tatili, özel okula giden çocuğu var
bu kişilerin 10 binliradan az kazanması mümkün değil, işi biliyorsa fazlası mükkün hele kendi adına şirket açan taseronluk alanlar iş yetiştiremiyor (son senlerde inşaat patladığından)
handikapları şu: çoğunun matematiğe kafası basmıyor, ticaret herkesin yapacağı iş değil, ticareti de becerebilen yukarıda dediklerim
ticareti beceremeyen de kesinlikle beyaz yakalı ortalama kişiden fazla kazanıyor, kesin bilgi: benim memleketim kaynakçı marangoz vb. ustanın çok yetiştiği bir yerdir, 60 yaşına gelmiş ben artık çalışmak istemiyorum diyen amcalar nazla niyazla 6-8 bin lira ücretlerle çalışıyor. onları da kapısından alıp kapısına bırakıyor firma sahipleri. yemek, kalacak yer, traş bıçağına kadar şu bu her şey firmadan.
neden: genç usta yetişmiyor ondan.

çatıdaki 10 metre yağmur oluğunu temizlemek icin 350 lira istemisler.
yarım saat sürmeyecek bir iş.
vay ki vay.

herkes doktor, mühendis olunca normal.

gaz ayarını sen yapacaksın. rahatça dönebilecek kadar yavaşlaman yeterli. debriyaja gerek yok.
kırmızı ışıkta tamamen durduğun için evet debriyaj şart.

1. kasise göre değişir tabii de, stop edecek kadar yavaşladıysan 2. viteste kalkamazsın. 1. vitese takıp kalk. hatta şöyle yap araba dizel değilse, her kasis başı yavaşla 1. vitese tak yavaşça geç. arabada bebek varmış gibi. dizelse 1. vitese gerek kalmaz büyük ihtimal.

2. viraj 1. ya da 2. vitesle dönülür. durman gerekmiyorsa 2 ile dönebilirsin. viraja yavaş gir hızlı çık, klasik bir tavsiyedir. yavaş girmek gerekir hızlı girilirse arabanın arkası kayar. acemilikte en garanti yöntem ise her virajda çok yavaşlayıp 1. vitese takıp öyle dönmek. 2 ile dönülüyorsa debriyaja gerek yok, 1'e atıyorsak haliyle gerek var :)

acemilikte bende de oluyordu frene her bastığımda debriyaja basıyordum da hiç gerek yok buna. 2 ile girip 2 ile çıkılacaksa debriyaj lüzumsuz.

debriyaj sadece vites değiştirmek ve duran arabayı harekete geçirmek için kullanılır.
onun haricinde duracak kadar yavaşlamadıkça gaz-fren kullanılır.

kasiste yavaşlayınca vites düşürerek devam et. muhtemelen stop etmesin diye gaza yüklendiğin için bağırıyordur.

(bkz: silent hill)

jacob's ladder.

Blair Cadisi. Biraz eski. Herhangi bir korku sahnesi yok. Korkunun korkusu korkutuyor. 8 yil gecti uzerinden hala unutamiyorum. Baska korku filmi onun yaninda komedi kalir.

el cuerpo
loft

öncelikle hem saçma olmayan hem de korku türünde olacak filmi zor bulursun :)o kriteri geç bir kere. önerilere gelince:

-+1 silent hill
-insidious
-the conjuring
-dead silence
-the hills have eyes
-the woman in black 1 ve 2
the awakening
the others'ı izlemedilerse mutlaka ilk önce onu izlesinler.

Shining

the descent

Kesinlikle El Orfanato

sinister

şu listedekiler güzel: www.tasteofcinema.com

ufak modeller var onlardan al.

uydu alacaksan her türlü çanak ihtiyacın var.
tvnin üzerine takılan antenleri en son 10 sene önce gördüm hala varlar mı bilmiyorum

ihtiyaca göre. 10 kanal yeterse karasal yayın kablosu vardır, en fazla uzatmanız lazım maksimum 10 lira tek seferde. 200 kanal lazımsa türksat 1 çanak + alıcı. yerli-yabancı ise 1 çanak daha ücreti var tek seferlik. veya para çoksa dsmart digiturk alırsınız aylık 20 liradan fazla fazla ödersiniz.

nefes

brew new world.

Ben düz adam olduğum için "Bira" diyorum. Kedime de "Kedi" ismini vermiştim yargılayacaksan ona göre yargıla.

Soguk nevale

Ya da
Cool blond :D (eger sari renkli biraysa tabi)

www.magnificentbastard.com

bence kedi guzel bir isim olabilir. amblemi de kuyrugunu hafif kaldirmis sinsice yuruyen bir kedi...

(bkz: Schraderbräu)

biatch!

barley

ingilizce arpa demek

swindon veya millwall

tiny bear!

brew new world +1

1a

Benim en sevdigim hala soguk nevale de (kendi bulduklarimdan) simdi birkac tane daha dusunuyorum, eglence oldu.

Blondine
Maya


Yasadiginiz sehir/ilce, mesela kadikoyse boga, sari boga vb biseyler olabilir.
Karakoyse "kule bira" falan fisman.

Bira +1. Beyaz kağıda siyah times new roman ile "Bira"

Fırlama bir isim istiyorsan "O Son Bira".

Oturaklı isim istiyorsan "Antik" veya "Sarman".

İngilizce isim istiyorsan "Barley Mesa/Hill". (Mesa hoş ama Hill de gidebilir.)

ayrıca müthiş imrendim, benim de hayalim garajımda bira üretmek.

Bira +1

Bir'az

buz gibi biram

beer, ah...

birra

birol

benim adımı koy be. derya olsun adi :p

beergy (orgy'den :p)

bbff (beer best friend forever)

Beer me

+18 coffee (ya da +18 water)

Drinking Gallagher. Evinin bodrumunda bira yapan frank fucking gallaghera da selam cakmis olursun

ASRPB

Marmara Kazım Ltd. Şti.

"planetterror's brewery" bunu logonun etrafına dönersin ortasına da ismi "ilk mahsül" olsun. deneyimlerini de paylaşırsan süper olur. havalar serinlesin ben de yapacağım.

leyla

breath

anadol
the bira
leyla/kunter/seref/ziya/sefa/bilal/bihter/osman

Ben olsm fabian koyardim

Kozmik bira

neyde karar kıldın?

Direk Planet Terror koydum :)

Küçük hasarlar , bilgileri iletebilirseniz birde ben sistemden bakayım.

ufak şeyler yahu, ben o kadar takmam yani.

kan olabilir o.

Mide kanamasi olabilir acile

Hematemez. Ülser kaynaklı da olabilir.

bütün sorumluluk bana ait farkındayım ancak,
çok koyu renk kusma olunca hani mide kanaması da olmuş bitmiştir onlar pıhtılardır diyip de şimdi gitmesem sabah acile gitsem olur mu? :/
yalnız olduğum zamana denk geldi de gece daha fenalaşma ihtimalim var mı onu merak ediyorum

mide kanaması öyle bişi değil, geçirdim ordan biliyorum. yani mide kanamıştır sonra kanaması durmuştur pıhtılaşmış değildir o, mide kanamasıysa hala kanıyordur. ben senin yerinde olsam atlar bir taksiye giderdim ihmal edilecek şey değil bu.

Mide kanaması. Sonraki aşama zift gibi dışkılama. Bayılma. 112'yi arayın.

ambulansı ara ve git. sağlık bu.

kıdem tazminatı en az 1 sene çalışanlara verilir. o verdikleri para ihbar tazminatıdır belki.

6 ay çalışmışsa bir tazminat yok zaten
6 ay çalışınca çıkarıp tekrar almış, senesini doldurmuş olması lazım kıdem, izin parası vs için onun için de kağıt üzerinde çıkartılıp alındığını ispatlaması gerek- diye biliyorum.
aslında daha toparlarsak: "işten çıkartma tazminatı" diye bir şey yok, bildiğim kadarıyla, var mı?
bi para alması için kıdemi hak etmesi lazım?

@cemiyet

kıdem tazminatından bahsetmiyorum. bir başka tanıdığım da 1 yıl olmasına 1 gün kala işten çıkarıldı. onun da eline bir miktar para geçti. bahsettiğim şeyin adı kıdem tazminatı değil muhtemelen. @niye ama'nın da dediği gibi ihbar tazminatı gibi bir adı olabilir. ama birden fazla olayda ele geçen para var, son işveren 'öyle bir şey yok' diyor. ben de internette araştırdığımda hep kıdem tazminatı çıktı karşıma.

ihbar tazminatını da ben dedim:)
yani dediklerin doğrultusunda bu çıkarımı yaptım. işverenler tazminat vermemek için sürekli giriş-çıkış yapar, verdikleri para ya ihbar tazminatıdır, ya sus payıdır ya da başka bir şey...

sizin de, niye ama'nın 'da' dediği gibi... :)

evet doğru kelimeyle aratınca buldum. ihbar tazminatı imiş. 3 ay da çalışsa kovulunca alması gerekiyor işçinin. bu bilgi de burada dursun, belki birine lazım olur. teşekkürler.

neden illa les paul kasa?

epiphone'lar vardı bi ara, sıfırı 600'den fazla ama belki 2. el bulursun.

not: solak demişsin, o var mı bilmiyorum:(

epiphone lp-100

@floydian kasayı seviyorum. gerçi imkanım olsa warlock kasa alırım ama imkanım yok :D
@cemiyetin unlu siması @mermize beyler esp-ltd lerin les paul kasaları var onlar nasıldır bilginiz var mı.
ayrıca doların artması da belimi büktü resmen bu konuda.

5000-6000 liralık bütçen varsa esp kasabilirsin. ya da o bütçeye direkt gibson les paul alabilirsin. ltd de 1500 lira falandır en düşük. epiphone'dan da daha iyidir ltd.

dostum benim çok bilgim yok. ben de öğrenmek için almıştım kendime, hoca bulamadım duruyor öyle. ölmeden öğreneceğim ama kafama koydum.
ben almadan önce müzik öğretmeni, uzun yıllardır elektro gitar çalan birine sormuştum, bana bunu önermişti. şimdilik işini görür fazlasıyla demişti.

Bence bir squier standard strat al.

@mermize hocam naptın ya bende o kadar para ne gezer. maximum 600 TL verebilirim ben :D
@cemiyetin unlu siması dostum bende de çocukluktan beri merak var ama bir türlü cesaret edemedim. ama ölmeden önce en azından birazda olsa tıngırdatayım şu aleti :D
@floydian strat ve tele kasaları sevmiyorum :(

son sorumda ltd ec 10 lh ve ltd ec 50 lh hakkında bilgisi olan var mı. 700 800 liraya falan sıfırları var bunlarında.

Hocam kasalara bakarak tercih yapmani tavsiye etmem. Sen bilirsin yine de.

sağolun beyler cevaplarınız için. o zaman başlangıç için solak ucuz yollu gitar önerisi olan var mı. kasa fark etmez :D

Eğer daha önce denemediyseniz öyle görüntüsü için kasa tipine göre tercih yapmak çok sağlıklı olmaz.

Lp, strat, tele, sg, es gibi farklı kasalardaki gitarların farklılıkları kasa yapıları değil sadece, tonda ciddi farklılıklar yaratıyorlar.

Solak olduğun için alternatif azalıyor biraz ama var.


www.mydukkan.com

Jay Turser, SX, Squier, Epiphone gibi markalara öncelik verebilirsin. Strat tipi kasaların baya geniş bir ton yelpazesi vardır.

Kolay gelsin.

Unutmadan,

Sahibinden ve forumlara bakabilirsin.

turkrock.com alim satım kısmına, gitarpedal.net e bakın derim.

ilginiz için sağolun arkadaşlar. aklımda ki soru işaretleri az biraz aydınlandı.

honda jaz. şanzımanı problemsiz, yakıtı çok uygun. sağlam arabadır. içi de geniş.bi düşün derim

o paraya küçük sınıftan pek çok seçenek olabilir: fiesta, polo, corsa, micra vs

honda jazz. aramayın baska bişi. cvt olanı arayın, i-shift dandik.

honda jazz deniyor iyi hoş lafım yok arabaya da, 30 bin civarı paraya otomatik jazz en iyi ihtimalle 2005-2006 model bulursunuz. 10 yıllık araca 30bin vermeyin.

jazz cvt +1
@jeanjack muadilleri de aynı model olur aşşağı yukarı. 2006 otomatik polo'mu (goal) kasım'da 30'dan sattım.

10 yaşında araba alacağına 3 yaşında punto al.

@lancelot du lac
işte mantık

araba fiyatlarından haberiniz yok arkadaşlar. honda jazz iyidir. nissan almera'da(hb olanı) hem ucuz hem donanımlı.

otomatik punto'yu ben kullanıyorum halihazırda, çok da memnunum ama yokuşlu, çok trafikli bir yerde ise tavsiye etmem.

otomatikleştirilmiş manuel şanzımanı cvt ile karşılaştırmak ayıp olur. o yüzden yaşlı da olsa jazz tavsiye ediyorum.

Superonline'a telefon actik iki hafta once donus yok. Apartmanda fiber altyapisi bile var.

apartmanda varsa telefonla uğraşmayın. superonline'ın web sitesinden başvuru formu doldurun, şak diye arıyorlar.

sizin apartmanda fiber var, geçmek ister misiniz diye sorup, evet cevabını alınca gelen, sonra kontrol edince fiber var ama aktifleştirilmemiş diye götüm götüm dönen süperonlayna geçmem

uydunet f/p

30 tl 10mbit 25 gb akk + 10 tl gece paketi ile 24:00-09:00 kota yok.

vodafone geçtim. allah belalarını versin.

1,5 ay boyunca hizmet veremediği için aboneliğimi iptal ettirdim, üstünde de cayma bedeli diye 300 lira fatura göçürttüler. "itiraz hakkınız var" sözüne istinaden iptal ettirdim ama faturadan sonra hiçbir şekilde itiraz hakkımı kullandırtmadılar, kayıt dahi açmadılar.

btk'ya şikayet ettim o da mal mal yazışmalara bakıyor. superonline bedava bir milyon mbit internet verse işim olmaz.

genel olarak internet aboneliklerinde izlenmesi gereken yol şudur;

ttnet/superonline fiber var ise, denemeden dahi alınır, sorunsuz kullanılır. sorun olsa bile hallederler. yeter ki binaya/daireye kadar fiberoptik kablo gelsin.

uydunet varsa yine alınır.

amaaa xdsl kullanacaksanız fiyatına aldanıp ttnet harici operatörlere gitmeyin. ttnet'e de taahhüt vermeden evvel kurulum aktivasyon ücretine katlanarak taahhütsüz abone olup 1-2 ay deneyin, sıkıntı yoksa ondan sonra taahhüt verin.

Kucuk sehirlerde 1500 lira maas almak icin insanlar ugrasiyor. Genc nufus ne okuyor ne de calisiyor. Kizlar evlilik bekliyor erkekler is bulamiyor. Yuzde 10 issizlik yalnizca ISKUR'a basvuranlar. ISKUR'a basvurmadan issiz olan da milyonlarca insan var.

Kalacak yer+yemek ver yaninda baslayacak adam taniyorum.

traveller güzel açıklamış, istatistiklere göre genç işsizliği artıyor www.diken.com.tr

son 6 ay içinde işkura başvuran kişiler istatistiklere işsiz olarak geçiyor. Başvurmamış, iş aramayı bırakmış, ne yaptığı belli olmayan kişilerle birlikte gerçek işsiz sayısı çok daha fazla

1500 TL'ye dünden razı olduğu halde iş bulamayıp tüm ailesinin,çevresinin yaşadığı şehirden başka şehre taşınmayı düşünen 4 yıllık üniversite mezunu tanıyorum. Gittiği şehirde de 1500 TL'ye razı.Durum iç açıcı değil

turizm bölgeleri için konuşuyorum

15 yaşında çocuk bile yaz aylarında 1000 liraya çok rahat iş bulabilir

@eksimeksi

4 ay 1000 liradan çalışıldı. Sonra?

4000/12=333 lira.

tanıdığım en yeteneksiz, en tembel adamım. ben bile gebze'de elektronik sektöründeki kurumsal bi firmada 1500 tl başlangıç maaşıyla iş buldum. gerçi benim sözlükler aleminden edindiğim edebi birikimin çok faydası oldu ama öyle yandım bittimlik bi işsizlik durumu olduğuna inanmıyorum. iş beğenmeyen çok ama.

öte yandan bu durum ülkede yaptığı işe oranla yok pahasına çalışan garibanlar olmadığı anlamına da gelmiyor. o başka mesele.

edit: lokasyon.

@scent of a pastrami

15 yaşındaki çocuklar için konuşmuyorum ama birçok restoran ve bar ana kadrosuna kışın maaş ödemeye devam ediyor , ki 1000 lira gibi bir rakama iş bulmak o kadar zor değil bence fazla abartıyorsunuz . Asıl sorun insanlar eskisi kadar tamahkar değil, gençler kolay para kazanma derdinde istisnalar elbette vardır ama kimse 1000 lira maaşa bayıla bayıla çalışmıyor

o işsizlerin yarısı iş beğenmeme kaynaklı.

bi de millet yurtdışında iş için memleket değiştiriyor. bizim burada iş gücünün mobilitesi az. onun da etkisi var bence.

İşsizliği farklı gruplara göre incelemek lazım.

Nitelikli işler için çok açık pozisyon var ama dolmuyor. İş yaptığım çoğu firma iş bilen, iyi mühendis arıyor, büyük paralar vermeye de razılar. Fakat çoğunlukla aradıklarını bulamıyorlar.

Kamuda çalışacak nitelikli elemanlar ise açıkta, çünkü devlette çok torpil dönüyor. Bu insanlar da akademik kariyer yapmaya yöneliyor, ne yazık ki oralar da tutulmuş.

Niteliksiz olup da üniversite bitirenlerin sayısı çok fazla. Bu atanamayan öğretmen hikayesi falan buradan çıkıyor. Niteliksiz olduklarının farkında değiller. Devlet dışında herhangi bir yerde çalışamayacaklarının farkındalar, değillerse bile diğer işlere burun kıvırıyorlar. Başka bir yolu denemek gibi bir şeyi düşünmüyorlar bile. Bu nedenle yıllarca kpss'ye girip duran adamlar var. Eğitim fakültesi, fen fakültesi çıkışlıların zaten yapacak bir şeyi yok. Dandik mühendislik çıkışlılar da kendilerini mühendis sanıp maaş beğenmiyorlar. Daha kötüsü bu güruhun sayısı gitgide şişiyor. Milyon tane eğitim fakültesi, mühendislik fakültesi oldu ülkede. Buralardan çıkanlar çoğunlukla buraya dahil oluyor.

Niteliksiz işler için ise koşullar çok kötü, sirkülasyon çok fazla. Sigorta yapan yer çok az. 12-13 saate varan mesai saatleri var (20 saat çalışması istenen kişi gördüm). Kasiyerlik, tezgahtarlık gibi işlerde çalışmak ağır sanayi ortamında çalışmaktan çok daha zor. Asgari ücret düşük olduğu için çalışanlar sigorta piriminin bir kısmını da maaş olarak alıp kayıt dışı çalışmaya mecbur kalıyorlar, bu nedenle tazminat falan almadıkları için işte çıkarılmaları da çok kolay oluyor. Tüm bunlara rağmen bırakın 1500 lirayı, 700-800 liraya çalışan insanlar var. Fakat bu gibi işlerde uzun süre çalışmak bir insan için çok zor. Bu nedenle çoğu zaman insanlar pes ediyor.

Bir de doğu illerinde yaşayanlar, yahut gidip görenler bilir. Oralarda gençler zombi gibi dolanıyor bütün gün. İşi geçtim, yapacak hiçbir şey yok. Bu saatten sonra iş olsa da zaten çalışmazlar; internet kafelerde pineklemek, madde kullanmak artık alışkanlık olmuş.

İşsizlik var mutlaka, ama en az işsizlik kadar iş arayan insan ile işveren arasındaki bağın kopukluğu ve iş beğenmeme durumlarıda var. İş arayan adam iş bulamıyor, işveren adam çalışacak adam bulamıyor, garip. Bir kopukluk var yani.

Hak ve hukukun işlediği, ülke geneline bakarsak iyi denilebilecek işlere bile burun kıvıran bir sürü işsiz var tanıdığım.

Tecrübe sıfır, verilen paraya çok takılmadan, en azından bir başlangıç yapayım, bir şeyler öğreneyim mantığı yok kimsede sanki.

Bunun tam terside var tabi, deli gibi çalıştırıp asgari ücret veren.

1100 + yemek + servis
Bu ucrete çalışacak isci bulamıyoruz. Hem de aylardır. Begenmiyorlar

is begenmiyorlar diyenlere cok pis kufurler edesim var ve ettim (icimden) ulan 1000-1500 lira para mi? adam tek basina yasasa bile ayda en az 1000 lira ev gideri oluyo kira+faturalar(asgarisini soluyorum) e bu adam hic mi yemek yemeyecek? ayda 500 liraya kendi karnini bile zor doyurursun (buyuk sehirlerde) bu adam sadece hayatta kalmak icin mi calisacai? Karin tokluguna? Hsonu disari cikmasin, tatile zaten gidemez...
Ot gibi yasasin ve ot gibi olsun di mi?
Ne cabuk kapitalizme ayak uydurdunuz ve "is begenmiyolar yieaaaaa" yavsakligina basladiniz.
Insan hayati para karsiligi satin aliniyor ve siz de ayda 1000 e 1500 e insanlar hayatlarini satmak istemedigi icin onlari kiniyorsunuz. Bi kendinize gelin amk.

işsizlik falan yok. iş beğenmemek var. 1000 liraya kölelik mi yapacağım. bu paraya ev otururum daha iyi zihniyeti var. biz sanayi de 1250 tl+ mesai+ssk+ tum yasal haklar la adam bulamıyoruz. ilk geliyorlar 3 gün sonra çalışmıyorum deyip kaçıyorlar.

bugun kargocuların hepsi adam arıyor. Askari ücret ama iş belli bildiginiz kargocu ama millet çalışmıyor. millet olarak tembelleştik.

boşuna buraya gelip aglanmasın kimse cıksın iş arasınlar heryer işçi ariyor.

vay amk tayyar gelmiş duyuru'ya, bir burada eksikti tayyar başkan.
adam "iş beğenmiyorlar" demiş.

ben bu zihniyeti sikeyim işte. sen adama 1.250 TL para ver, sonra "iş beğenmiyorlar". bir de çok büyük bir paraymış gibi böbürlene böbürlene yaz. 1.250 TL ile adam nasıl geçinsin genç arkadaşım? 1.250 TL ile işe girecek bir adamın yapabileceği tek şey borçlanmak. işsizken olduğundan daha da fazla borçlanmak hem de.

gelmiş burada bık bık konuşuyor.

soruya cevap, 1000-1500 liraya iş var evet ama insanlar tercih etmiyor, belki daha iyisini bulabilirim düşüncesi ile.

bu arada "iş beğenmiyorlar yeeaaa" diyen hırtlara hatırlatmak isterim. 1000 lira dediğiniz şey 340 dolar amk.

1500 tl ne işini görebilir insanın? (hiç yoktan iyidir elbet ama yaşamını idame ettirmek için yetersiz) işsizlik yok diyeleri anlamak da mümkün değil. işsizlik var. özellikle eğitimli kesim için işsizlik oranı daha yüksek. iş bulanın da emek değer kaybı yüksek.

15 yaşındaki çocuğun yazlık emek sömürüsüyle işsizlik yok diyenlere kendi örneğimi vereyim de belki anlaşılır olur. öğrenciyken (iş konusunda bilgi ve beceri sorunu olmayan) 2010 eylülünde 1750 tl maaşla işe başladım. $ 1.5 tl, aylık kazancım 1140 $'dı. şu an daha tecrübeli olmama rağmen 3000 tl'ye çalışıyorum. $ 2.94 tl, aylık gelirim 1020 $.
1100 tl'yi beğenmiyorlar diyenleri de anlayamıyorum. 1100 tl hangi derde deva olacak. yahu ekmek bile 1.25 tl! istanbul'da en ucuz kira+ aidat+ulaşım 1000 tl masraf demek.

her yerde iş yok, insanlıktan çıkıp 3 kuruş için bedenini ve ruhunu telim edecek robot arayanlar var!

İşsizlikten çok nitelikli eleman yok piyasada çünkü devletimiz sağolsun her ile bir üniversite açarsan insanlar buralardan mezun olduğunda seçici oluyor ve buna göre iş arıyor.Bu insana denildiği gibi 1000-1500 tl civarında iş önerip işçi vb. olarak çalıştırmak istediğinizde reddediyorlar.

"iş beğenmiyorlar yieaaa" diyip daha asgari ücret yazamayan cahillere laf anlatmaya çalışıyoruz.
ki daha önce de iş beğenmiyolar diyenlere cevaben
eksisozluk.com
böyle bir entry yazmıştım.

iş beğenmeme mevzusu: 1100 liraya iş beğenmiyorlar demiştim. bence de beğenmemekte haklılar. masabaşında bi iş ya da çaycılık vs temiz bi sektörde aynı parayı alabilirler.

ama aklıma 4 yıllık mekatronik mühendisliği mezunu yakın arkadaşlarım 1250 lira ile işe başladı. ingilizce falan da var.. bir yandan da aklıma bu geliyor.

burada sorulan soru 1000-1500 liraya iş bulunabilir mi?

güzel kardeşlerim soruyu okuyun öyle cevap yazın .

hiçkimse 1500 lira harika bir maaş demiyor sadece her insan 1000-1500 arası normal bir iş bulabilir deniyor .

Dediğiniz aralıkta iş bulmak kolay örnek veriyorum kamil koça girin host olarak yemek onlardan 1500 tl veriyorlar en az gittiğiniz sefere göre değişiyor


Ama ben 1000-1500tlye çalışmam cidden üniversiteye yeni başladım kendim para kazanma yolunu buldum rahat rahat-yata yata- kazanıyorum . yaşıtlarım 30 gün boyunca rezil oluyorlar basit işlerde çalışarak hiç masrafım olmasa bile 1000 tl gidiyor aylık . allahım asgari ücretle geçinenlere yardım etsin..

34000 lira lazim. geri kalan egitim ucretim icin.

bi 6.250 liraya hayır demem. yoksa da sağlık olsun yavaş yavaş ödüyoruz.

$500k yeni hayata başlamak için...

2000 lira yetiyor.

0. ihtiyacım yok.

(bkz: ceyhun'u amerika'da müzik okuluna gönderiyoruz)

5-6bin iyi giderdi.

£1500. Harç.

20k